Prof. Dr. Çalıkuşu: “Kalınbağırsak kanseri erkeklerde üçüncü, kadınlarda ikinci sırada görülüyor”

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Züleyha Çalıkuşu, kolon (kalınbağırsak) kanserinin kanser hastalıkları arasında Türkiye’de erkeklerde üçüncü, kadınlarda ise ikinci sırada yer aldığına dikkat çekti.

Yayınlanma: 10:03 24-03-2023
Güncellenme: 10:03 24-03-2023
Prof. Dr. Çalıkuşu: “Kalınbağırsak kanseri erkeklerde üçüncü, kadınlarda ikinci sırada görülüyor”

Acıbadem Adana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Züleyha Çalıkuşu dünyada her yıl yaklaşık bir milyon, Türkiye’de ise 6 bin kişinin yakalandığı kolon kanserinin ülkemizde erkeklerde akciğer ve prostat kanserinden sonra üçüncü sırada, kadınlarda ise meme kanserinden sonra ikinci sırada geldiğini belirtti.


Kolon ve rektum kanserlerinin çoğunlukla bu bölgelerdeki poliplerden kaynaklandığını ifade eden Prof. Dr. Çalıkuşu bu hastalıklardan korunmanın başlıca şartının, gerekli tarama tetkiklerini ihmal etmemek olduğunu, bununla birlikte sigara ve alkolden uzak durmak, spor ve egzersiz açısından aktif bir yaşam tarzı benimsemek, yağ ve kırmızı et tüketiminde aşırıya kaçmamak ve tam tahıllar ile lifli gıdalar açısından zengin bir beslenme programı benimsemek gerektiğini vurguladı.


Hastalığın ortalama görülme yaşının 63 olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Çalıkuşu, kesin sebebi bilinmese de kişide kolorektal kanser gelişmesini artıran risk faktörlerinin “ileri yaş, bağırsak polipleri, genetik faktörler, ülseratif kolit ya da Crohn gibi bağırsak hastalıkları, kadınlarda yumurtalık, meme ve rahim kanseri hikayesi, işlenmiş ve hayvansal gıdaların aşırı, meyve ve sebzenin ise az tüketilmesi ve sigara kullanımı” olduğunu söyledi.


Hastalığın belirtileri ile ilgili Prof. Dr. Çalıkuşu, “Yeni başlangıçlı kabızlık ya da tam tersi dışkının kıvamında (ishal lehine) veya kokusunda değişiklik, demir eksikliği ile ortaya çıkan kansızlık, dışkının kalınlığının incelmesi, dışkı ile karışık kan gelmesi ya da tuvalete çıktıktan sonra makattan kan gelmesi, karın ağrısı, iştahsızlık ve istemsizce olan kilo kayıplarıdır” dedi.

“Erken tanı için kolonoskopi gerekir”
Kolon kanserinin erken taranması için kolonoskopi, dışkıda gizli kan bakılması, bilgisayarlı tomografi (BT) kolonografisi, fleksible sigmoidoskopi ve dışkıda DNA testleri gerektiğini kaydeden Çalıkuşu, “Ailesinde bağırsak kanseri olmayan ve bağırsağa ait hiç yakınması olmayan kişilerde kolonoskopi taraması günümüzde 50 yaşında başlatılmaktadır ve herhangi bir polip görülmediği durumlarda her 10 yılda bir tekrarlanmalıdır. 1. derece yakınlarında 65 yaş öncesi gelişmiş bağırsak kanseri ya da meme, rahim ve yumurtalık kanserleri olan kişilerde ise kolonoskopi ile tarama yaşı 40’tır. Kişinin 1. derece yakınının kanser olduğu yaştan 10 sene öncesi 40 yaşından önceye denk geliyorsa, erken yaşta tarama yapılmalıdır. Ülseratif kolitli hastalarda, hastalık yaşı 10 yılı geçtiğinde, her sene kolonoskopi kontrolü gerekmektedir. Ailede genetik geçişli polipoizis sendromları olan kişilerde tarama yaşı 15-18 yaş itibarıyla başlamalıdır. Hastanın kolonoskopi yapılmasını tercih etmediği durumlarda 5 yılda bir BT kolonografiler yapılabilir Ancak BT kolonografilerde sadece tanı konulabilir, herhangi bir polip ya da kütle görüldüğünde o lezyonlardan biyopsi almak için kolonoskopinin yapılması gerekecektir” diye konuştu.

“Tedavi yöntemlerinin başında cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi geliyor”
Kolon ve rektum kanserlerinin çeşitli yöntemlerle tedavi edildiğini de belirten Çalıkuşu, cerrahi, kemoterapi (ilaç tedavisi) ve radyoterapinin (ışın tedavisi) bu tedavilerden en sık kullanılanları olduğunu dile getirdi.
Kalın bağırsak kanserinin erken evrede teşhis konulup ameliyat ile tamamen vücuttan temizlense dahi, bazı tümör hücrelerinin lenf ve kan damarları yoluyla vücudun çeşitli yerlerine gidebildiğini ifade eden Çalıkuşu, “Yapılan tüm görüntüleme ve teşhis yöntemlerine rağmen ’mikrometastaz’ denilen bu hücreler saptanamayabilir. Bu hücreler yok edilmediği takdirde zaman içinde çoğalıp büyüyerek hastalığın vücudun herhangi bir yerinde yeniden ortaya çıkmasına (metastaz) neden olurlar. Bu nedenle kalın bağırsak kanserlerinde evreye bağlı olarak ameliyat sonrası koruyucu (adjuvan) kemoterapi uygulanır. Hedefe yönelik ilaçlar kalın bağırsak kanserinin tedavisinde çok sık olarak kullanılmaktadır. Bu ilaçlar sadece evre IV hastalıkta kullanılırlar, erken evre hastalığın koruyucu tedavisinde etkileri yoktur. Kemoterapi gibi damar yoluyla uygulanırlar ve tüm vücutta etkilidirler. Birçok kemoterapi ilacının kullanılmasına rağmen ilerlemeye devam eden, dirençli kalın bağırsak kanserlerinde yeni geliştirilen bazı hedefe yönelik ilaçların yaşam süresini uzattığı ve hastalığın seyrini yavaşlattığı bulunmuştur” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: İHA
Etiketler:
Editör: İpek Çınar - ipekcinar@ulkedenhaberler.com.tr

Yorum Yazın (Üye olmadan da yorum yazabilirsiniz)
0 Yorumlar
Bizi Takip Edin

ÇOK OKUNANLAR

GÖZDEN KAÇMASIN